Bilim insanları, iklim değişikliği ve hava kirliliğinin etkileri nedeniyle yüzyılın sonuna kadar milyonlarca kişinin hayatını kaybedebileceği konusunda uyardı. En büyük risk Güney ve Doğu Asya'da, ancak küresel sıcaklık artışları her bölgeyi tehdit ediyor.
Bilim insanları, iklim değişikliği ve hava kirliliğinin etkileri üzerine yaptıkları araştırmalarda korkutucu bir tablo çizdi. Max Planck Kimya Enstitüsü'nden uzmanların yürüttüğü çalışmaya göre, bu iki etkenin 2100 yılına kadar yaklaşık 30 milyon kişinin ölümüne yol açabileceği tahmin ediliyor.
Araştırma, 2000-2090 yılları arasındaki verilerin 10 yıllık aralıklarla analiz edilmesiyle gerçekleştirildi.
Bulgular, ölümlerin özellikle Güney ve Doğu Asya'da yoğunlaşacağını gösteriyor. Bölgenin yaşlanan nüfusu ve kalıcı hava kirliliği sorunları, bu karamsar tahminin arkasındaki ana sebepler arasında yer alıyor.
Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralasya ve Asya-Pasifik gibi daha yüksek gelirli bölgelerde ise aşırı sıcaklıklara bağlı ölümlerin, hava kirliliği kaynaklı ölümleri geçmesi bekleniyor.
Özellikle ABD, İngiltere, Fransa, Japonya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde bu eğilim şimdiden kendini göstermeye başladı.
"KÜRESEL ISINMA KRİTİK SEVİYELERDE"
Birleşmiş Milletler’in yayımladığı son rapor, yüzyılın sonuna kadar dünya genelinde sıcaklıkların 3,1 derece artış gösterebileceği uyarısında bulunuyor. Bu artış, "felaket senaryosu" olarak değerlendiriliyor.
Dr. Andrea Pozzer, bu konuda çarpıcı istatistikler paylaştı: "2000 yılında aşırı sıcak ve soğuk hava koşulları nedeniyle her yıl yaklaşık 1,6 milyon kişi hayatını kaybediyordu. Yüzyılın sonunda bu rakamın 10,8 milyona çıkması bekleniyor, bu yaklaşık yedi katlık bir artış demek."
ÇÖZÜM İÇİN ACİL EYLEM ŞART
Uzmanlar, iklim değişikliği ve hava kirliliğiyle mücadelede daha güçlü politikalar uygulanmadığı takdirde, bu tür ölüm oranlarının kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Bu durum, özellikle yoğun nüfuslu ve düşük gelirli bölgelerde yaşayan insanlar için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Uzmanlar, gerekli önlemlerin alınmaması halinde dünya genelinde yalnızca sağlık alanında değil, ekonomi ve sosyal yaşamda da ağır sonuçlar yaşanabileceğine dikkat çekiyor.