Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyeleri, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde demokratik ilkelerin geri planda bırakılmasının kabul edilemeyeceğini belirtti. Komite tarafından 48 evet, 3 hayır ve 23 çekimser oyla kabul edilen raporda, Türkiye’deki mevcut koşullar altında, toplumun önemli bir kesiminin demokratik ve Avrupa yanlısı arzularına rağmen, üyelik sürecinin yeniden başlatılamayacağı vurgulandı.
Raporda, Türk hükümetinin mevcut temel demokratik eksiklikleri gidermek için gerekli adımları atmadığı ifade edilirken, AB içinde Türkiye ile ilişkilerde üyelik sürecinin yerine farklı bir çerçeve arayışının öne çıktığına dikkat çekildi.
“ÜYELİK KRİTERLERİ PAZARLIK KONUSU OLAMAZ”
Avrupa Parlamentosu milletvekilleri, Türkiye’deki demokratik standartların giderek kötüleşmesinden ve eleştirel seslere yönelik baskıların artmasından derin endişe duyduklarını belirtti. Özellikle muhalefet partileri ve siyasetçilerin sistematik biçimde hedef alınması kınanırken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve görevden alınması da sert ifadelerle eleştirildi. Bu adımın, meşru bir rakibin seçimlere katılımını engellemeye yönelik siyasi amaçlı bir hamle olduğu ve Türkiye’yi otoriter bir modele daha da yaklaştırdığı vurgulandı.
Rapor, AB üyeliği için gerekli kriterlerin; demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, azınlıkların korunması, komşuluk ilişkileri, uluslararası hukuka uyum ve AB’nin dış politika çizgisiyle uyum gibi temel ilkeleri kapsadığını, bu ilkelerin stratejik hesaplarla esnetilemeyeceğini ifade etti.
“DAHA STRATEJİK BİR ORTAKLIK İÇİN DİYALOG SÜRMELİ”
Avrupa Parlamentosu milletvekilleri, Türkiye’nin Karadeniz, Ukrayna ve Orta Doğu gibi uluslararası güvenlik açısından kritik bölgelerdeki rolüne ve stratejik önemine dikkat çekerek, NATO müttefiki olan Türkiye ile güvenlik, ticaret, ekonomi ve göç konularında güçlü ilişkilerin sürdüğünü belirtti. Bu çerçevede, donmuş olan katılım sürecinin ötesinde, iklim eylemi, enerji güvenliği, terörle mücadele iş birliği ve bölgesel istikrar gibi stratejik alanlara odaklanılarak daha dinamik ve yapıcı bir ortaklık inşa edilmesi çağrısında bulunuldu.